1 Şubat 2012 Çarşamba
KÖTÜ YÖNETİMİN DEONTOLOJİSİ
KÖTÜ YÖNETİMİN DEONTOLOJİSİ
Tarihin hemen her döneminde, kamu yönetimlerini eleştirenlerin temel hareket noktasında ya da eleştirilerin odağında, kötü yönetim (maladministration) olgusu bulunmaktadır. Bireyler, sivil toplum örgütleri, özel sektör ve diğer toplumsal aktörler, çeşitli nedenlerle kamu yönetiminden yakınmakta ve onun hakkında genellikle olumsuz düşünceler taşımaktadır. Kamu yönetimindeki en üst düzey yöneticiden, hiyerarşinin en altında yer alan memura kadar tüm çalışanlar, yapılan bu eleştirilerden nasiplerini almaktadırlar.
Kamu yönetimi uygulamalarında görülen, adaletsizlik, mevzuatı uygulamada başarısızlık, yasa ve yönetmelikleri ihlal, gecikme, hata, yetkinin ve takdir yetkisinin kötüye kullanımı, nezaket eksikliği, baskı, görmezden gelme, ihmal, yetersiz araştırma ve soruşturma, taraf tutma, iletişim kopukluğu, kabalık, haksızlık, keyfilik, kibir, verimsizlik, ayrımcılık, dikkatsizlik gibi durumlar kötü yönetim olgusunu tanımlamada kullanılmaktadır. Kötü yönetim, yasaları çiğnemeyi, etik ilkeleri bir kenara atmayı, sonucu suç teşkil etmesine rağmen bazı davranışları meşru göstermeyi, sahtekârlığı, kayırmayı, ehil olmayan kişilere iş gördürmeyi, rüşvet ve iş karşılığı komisyon aldırmayı kapsamaktadır.(1)
Bazı katı hiyerarşik yapılanmalarda özellikle ordu ve polis teşkilatı örneğinde sıkça rastlanılan bazı kötü yönetim uygulamalarından örnek verecek olursak, yönetici konumundaki kişi takdir hakkı ya da lüzumu üzerine bazı uygulamalarda bulunabilmekte ve bu uygulamaların sorgulanması hatta irdelenmesi, düşünülmesi bile “suç” olarak nitelenen kutsal bir olguya ve tabuya kolayca dönüşebilmektedir.
Kıdem ve liyakat unsurlarının kavramsal olarak ne ifade ettiğini kısaca hatırlamak gerekir ki aşağıdaki açıklamalar zihnimizde tam anlamıyla ne anlatmak istediğimiz tam olarak anlaşılabilsin. Kıdem, özellikle askeri ve üniforma ile görev yapan pek çok sivil kurum ve kuruluşun temel taşı, geçmişi yüzyıllara dayanan bir ölçüdür. Kıdem ve liyakat çoğu kez birlikte anılır ve değerlendirilir. Aslında kıdem bir rütbede geçen fiili çalışma süresini, liyakat ise personelin çalışırken aldığı sicil, ödül, takdirname, eğitim ve öğretimle kazanılan bilgi, beceri davranışlar ile geçmiş hizmetlerinde almış olduğu cezalar, geçirdiği ve devam eden soruşturmaların niteliğine göre belirlenecek TERFİ YETERLİLİĞİNİ ifade eder. Hizmetin yürütülmesinde, amir memur, ast üst ilişkilerinde, yetki, görev ve sorumlulukların belirlenmesinde, hiyerarşi uygulamalarında rütbe, meslek dereceleri ve görev unvanları esas alınır. Üst rütbe, meslek derecesi ve görev unvanlarına atanabilmenin sözde ön koşulu ise KIDEM ve LİYAKAT’ tır.
Bu sorunu örgüt içindeki huzursuzluğun kaynağı olarak irdeleyecek olursak. Somut veriler üzerinden, bu türden yöneticiler kalıp olarak az çok fark göstermekle birlikte aynı türden benzer uygulamalar sergilemektedirler. Şöyle ki yönetici yasa, tüzük, yönetmelik, tamim, genelge vb. resmi kurallar ile teamülleri hiçe sayarak sırf inisiyatif kullanma kılıfı ve taktir yetkisi gibi zorlama yorumlarla kıdem ve liyakat ölçütlerini hiçe sayarak tamamen keyfi uygulamalara gidebilmektedirler. Kötü yönetici genellikle kadrosunda yeteri kadar kıdemli ve liyakatli ehil kadrolar varken bazı nedenlerden dolayı bu türden kişilerin ilgili makamlarda yani şubelerde görevlendirilmesinden imtina ederler ve bu görevlerin daha alt rütbelerdeki astlar marifeti ile vekâleten yürütülmesini isterler.
Bunun ana nedeni işinin ehli yetişmiş gerekli kıdem ve liyakate sahip görevin tevdi edilmesi gereken personele değil de vekâleten ast rütbedeki ehil olmayan kıdemsiz ve liyakatsiz personel eliyle iş ve hizmetlerin yürütülmesi mevzuu iyi niyetli olmayan ileriye dönük olarak planlanmış daha sonradan isteyeceği mevzuata uygun olmayan kirli ve usulsüz işlerin yaptırılmasında gösterilecek dinencin kırılması noktasında kendisine mutlak itaat ve kapıkulu zihniyeti ile her türlü usulsüzlüğe kolayca evet diyebilecek fırsat yoksulu, karaktersiz ve ahlaksız orta kademe yöneticisi tercihidir.
Bu tercihler şüphesiz sadece bir birim için geçerli olmayacağından bu türden uygulamalar sonucunda birçok birim yukarıda açıklanan gerekçelerle doldurulacak, bunun doğal sonucu olarak ta elde birikmiş bulunan çok sayıda kıdemli ve liyakat ehli personele suya sabuna dokunulmayacak yerlerde sözde görevler uydurularak bu tür vatanperver ve iyi yetişmiş personel atıl halde sistemin işleyişini kötü yöneticinin aleyhine bozmayacak şekilde konfugüre edilerek usülsüzlük ve kötüye kullanımın boyutları inanılmaz derecede artarak devam edecektir.
Hatta mümkünse bu tür liyakat kesbeden personel hizmet binasından uzakta eklenti sayılabileck bir binada ana binadan uzakta kötü niyetli yönetici tarafından ihdas edilen sözde mekanlarda tutularak dönen bir takım dolaplardan bi haber olması için gerekli zemin yaratılmış olacaktır ki, iş ve işlemler hakkında gerekli duyumlarda bulunulmasının önüne geçilebilsin. Kötü ve art niyetli yönetici kıdem ve liyakat sahibi orta öve üst kademe yöneticilerine yapılan zulüm bununla da kalmayacak, üç-beş metrekare yetersiz ve fiziken en kötü durumda bulunan odalar yer olarak gösterilecek,en eski ve hurda mefruşat ve malzemeler layık görülecek,daha önceden eş görev yapan ve atama nedeniyle başka bir ile giden yöneticinin kullandığı tüm imkanlar hizmet aracı dahi alınarak kıdem rütbe ve makamca çok küçük ehil olmayan vekaleten görevlendirilen personele verilerek sistematik baskı,taciz ve yıldırma zulmü ayyuka çıkararak tecrit ve işkencenin şiddetini arttıracaktır.
Görevin gerektirdiği kıdem ve liyakatten uzak vekâleten göreve atanan personel ise rol çalmanın,makam ve mevki aparmanın,kendisinin gerçekten de mühim insan olduğu yanılsamasının vermiş olduğu yalancı hazzın doruklarında gezinirken kendisine tanınan bu pozitif ayrımcılığın farkında lığında olduğu için sahibine karşı son derece mutlak itaat içerisinde üstleneceği pis ve usulsüz işler için gerekli kıvama gelmiş olarak hazır olda verilecek her türlü usulsüz iş ve eylemi büyük bir iştahla yapmaya amade bir tarzda kitabına uydurmak için bin bir türlü hinliğin ve hainliğin ürkütücü borsa matematiğinin hesaplarını yapacaktır.
Kötü yönetici sadece bununla yetinmeyecektir şüphesiz. Kendi insiyatifi ile usülsüz olarak şekillendirdiği ve oluşturduğu sözde ekibiyle sürekli yakın temas içinde bulunarak negatif dayanışmasının birlik ve beraberliği için sürekli toplantılar yemekler vb. etkinlikler düzenleyerek sistemin dışına attığı gerçekten işinin ehli olan,gerekli kıdem ve liyatı kesbetmiş yüksek seciye,karakter ve vatan sevgisiyle bezenmiş personele ise bu tür halkanın dışında tutarak mesaj verecek ve sistematik olarak itibarsızlaştırma operasyonlarını da başarıyla yöneterek tüm örgüte bu durumu örtülü olarak ileterek, adeta “Benim adamım bunlar,diğerlerini kale almayın” diyerek hiyararşik yapıya tecavüz edecek ve tüm örgüte sonradan giderilmesi ve telafisi çok zor fitne tohumlarını maharetle serpecektir.
Örgütün tüm yapısı bu mesajı çok iyi algılayacagından sitematik olarak dışlanmış ve itibarsızlaştırılmış orta ve üst kademe yöneticisi konumundaki liyakatli personel her türlü görev ifasında son derece zorlanacak ve ehil olmayan mevcut durumda ve ileride işlenebileck her türlü pis işlerin azad kabul etmez köleleri olarak vasıflandırılabilecek astlar ise bu ortamdan yeteri kadar istifade ederek son derece şımarmış olarak pervasızca hareket ederek örgüt hiyerarşisini tepetaklak getirecek şekilde hal ve davranış sergilemeye başlayacaklardır ki işte bahse konu örgüt için kaçınılmaz sonun geldiği başlangıç ta işte budur.
Kötü yönetici ise bununla yetinmeyerek usulsüz ve kirli iş ve işlemlerini kitabına uydurarak yapılmasını, kesinlikle geride iz ve emare bırakılmaması için son derece titiz ve dikkatli olunması konusunda sürekli hatırlatmalarda bulunacak, bu kişiler içinde yapılan işlerle ilgili tereddüdü olan ve iyi niyetle, ileride başıma iş alabiliriyim düşüncesiyle belge ve evrak üzerinde hassas olan ve mesajı alamayan safdillerde bu süreçte yine kurban olarak seçilecek ve AVANAK ve SALAK olmakla itham edilerek görev yerleri değiştirilerek etkisizleştirilmişler kervanına katılacaklardır.
Bu arada mutlak itaat içerisinde bulunan kötü yöneticiye yandaş ve karaktersiz ,yalaka güruhu yönetici durumunda icat edilmiş,kendilerine her türlü teamüle karşı usülsüz görev ve yetki verilmiş olanlar ise doğal olarak kötü yönetici tarafından yine teamüllere aykırı ve usulsüz olarak her dönem cömertçe nemalandırılacaktır ki negatif dayanışmanın küçük meyveleri olarak kendilerine döndüklerini gördükçe gemiyi iyice azıya alacaklar ve örgütteki ayrışma, kin ve nefret tohumları tahmin bile edilemeyecek boyutlara ulaşacaktır.
Kötü yönetici eğer herhangi bir nedenden dolayı başka bir birime veya merkeze alınırsa yeni gelen yöneticiye mükemmel bir sistem kurduğunu bu (saadet) çarkını bozmaması gerektiği hususunda aşırı ısrarcı olacağı gibi aradan zaman geçmesine rağmen elini ayağını eski kadrosundan çekmeyerek her fiili durumda müdahale hakkının kendi uhdesinde saklı olduğu gibi bir densizlik ve pervasızlık cesaretini gösterecektir. Bunu sırf geriye dönük hesapların bozulabileceği ve yaptığı usulsüzlüğün doğru kişiler tarafından deşifre edileceği korkusundan başka ne olabilir ki? Bu durum da en azından yeni yöneticinin zekâsına hakaret olarak algılanabilecekken ve başkasının iradesine ipotek konulmasının ne anlama geldiğini idrakten vareste bir durum olduğunu bile bile…
Sözün özü olarak diyebiliriz ki; Meslek yaşamındaki rekabet, çıkarsal dostluklar, mevki-makam saygınlığı, sürekli aranan kişi olmak, yapay ilişkiler… Tüm bunlar geride kalacak kendinizi gerçeklerle yüz yüze bulacak, kendinizi daha yakından tanımaya çalışacaksınız. Ve buradan kimin dost olduğunu daha rahat göreceksiniz. Nihayet, KRAL ÇIPLAKTIR. Hani o söz var ya onu sıkça söyleyeceksiniz: “kim olduğun önemli değil, arkanızda kimin olduğu önemlidir.” Sevgi,saygı,samimiyet,yardımlaşma,dayanışma,paylaşma olarak nitelendirilen toplumsal ortak paydaların törpülendiği,bencillik yanında diplomasi ve politik olmanın ön plana geçtiği bir arenanın bizi beklediğini çok geç anlamanın vermiş olduğu küskünlük ve kızgınlıkla en verimli yaşam anlarımızın elimizden kayıp gittiğine tanık olduk.
Mevzuyu bilimsel ortamdan alarak pratik örneklerle somut hale getirmeye gerek olmadığını düşünerek sizlerin basiret ve vicdanlarına havale etmeyi uygun buluyorum. Derinler her şeyi kaydediyor, hesaplaşma keskin olacak. Esen ve dostça kalınız değerli meslektaşlarım.
(1)KAYNAK: Doç. Dr. Musa EKEN Yrd. Doç. Dr. Ferruh TUZCUOĞLU Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder